22 Haziran 2013 Cumartesi

Çocukluğun "teyidi" (1)



Bu bir çocuk şarkısı. Benim de çocukluğumun şarkısı. Nerede, nasıl öğrendiğimi hatırlamıyorum. Betimlenen yaz gecesi, suya vuran ay ışığı önce şarkıyı sonra şarkının geçtiği dönemi hatırlattı ve yarım yamalak o sözleri dilime taktı.

Antalya yazının kavuruculuğu, kurumuş ekin kokusu, cırcır böceklerinin sesiyle uzaklardaki evlerin, elektrik tellerinin titrermiş gibi görünürlüğünün uyumu, ikindi vakti zorla yatırıldığımız uykular, uyuyormuş taklidi yapmalar, demlenecek çayın hayaliyle anlık dalmalar... Soğuk suyla karıştırılmış bol şekerli o şeyi çay sanıp içmeler...
Çocukluk anıları doğasına aykırı olduğu için mi hüzün vermez insana? Her seferinde böyle şapşal bir gülümseme eşlik eder nedense. Çıkarken zorlanılmayıp inerken tepesinde kalınan ağaçlar, dalınan bahçeler, düşülen "rezil" durumlardan sonra "hemen büyüyeyim de bunu herkes unutsun" dilekleri, tavşan dişler, kıymetinden yenmeyen ama kardeş için saklanan çikolatalar, hepsi üşüşür ardı ardına. "Gerçek miydi?" dercesine o günlerden kalan yaramazlık nişanesi kol-bacak yaralarını kontrol etme gereği duyar insan. Ben de sağ dizime baktım bu şarkı aklıma takıldıktan sonra. Orada duruyordu çocukluğum. Sevindim... Bu kadar...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder