20 Mayıs 2013 Pazartesi

Normalin konforunda iyi uykular



İyilikler, güzellikler sizin olsun. Bir kez bile taş değmesin ayağınıza maazallah!

Süblimleşmeyi kimya dersinde öyle öğrenmemiştik ama yazarın biri “bilinçdışına itilmiş yasak güdüleri toplumca kabul edilebilir şekle yöneltmek”olarak tanımlamış. “Suskunluk sarmalında” debelenip duran, modern olduğu kadar normal kalmak isteyen insanın çabasının güzel bir özeti... Ancak yüksek müsaadelerinizle çarpıtacağım bu tezi.
İnsan bilincinin neresinde olduğu hala muamma olan ırkçılık, zavallı savunmasız simgeleri istediği gibi devşirerek kendine tapınmak, cinsiyetçi küfürleri marifet saymak, yaşadığı insansızlığı neye havale edeceğini bilmeden oraya buraya saldırmak gibi “katı atıkları” sanal sosyal ortamlarda yüksek basınçla püskürtmek ve her sabah burnumuzun direğini sızlatan buharlar yayarak hafiflemek  “süblimleşme” isteğinden başka neyle açıklanabilir ki? Normalin sonsuz meşruluğu içinde, dijital ortamlar marifetiyle politik olmak için geç kalmadığınızı kanıtlamak adına devam edin o halde.

“Duruşu olmalı insanın” diye sloganlaşmış, modalaşmış bir klişe var ya. Adı üstünde klişe, uzak durun. Laf modalaştı, duruşunun olması demode zira. Olmasın arkadaşım duruş muruş. Başını yeniden ve yeniden dimdik tutmak için bir amaca mı ihtiyaç var şu hayatta? En azından tutarlı olabilmek için kaç yaranızın kanadığının muhasebesini tutmayın. Çok para kazanın, onların muhasebesini tutsunlar ki o işin de bir meslek erbabı var.

Sonu gelmez harislikler, oyunlar, yalan- dolan işler çevirmenin eşiğinden dönüp utanmanın o “duruş” yüzünden olduğunu da unutmayın.Kolunuz hafif incindiyse, kırılmış da yen içinde tutuyor gibi davranın ki ağırbaşlılığınızı, sabrınızı takdir etsinler. “Yok bir şey ya” derken ilgi bekleyin. Eee takdir de gerekiyor bu hayatta. Pantolonunuza bir değil on beş “yan cep” diktirin ki boşa gitmesin onca alkış.

“Politik olarak doğru” (political correctness) kalıpları var ya. Bilginiz olsun onlar çoktan “kapıcı” değil de “apartman görevlisi” deme kibarlıklarını aştı. Şimdi yoksul değil “dezavantajlı kesim” diyoruz. Bilmem kaç yüz bin dolarlık hibe fonları için yazılan projeler sağolsun; kelime dağarcığımız da vicdanlarımız da genişliyor bu sayede...

Laf demişken... “Rağmen”den korkun. Büyük risk... Demedi demeyin... Ona rağmen, buna rağmen, her şeye rağmen “dediğim dedik” olursanız bir bakarsınız o rağmen enflasyonu fevrilik oluvermiş.

Ortalama olun işte. Normal olun. Normalin konforu neyde var? Anadolu’nun Kayıp Şarkıları’ndaki Rizeli Deli Şevki’nin de dediği gibi “Kimseye boyun bükmeyen, zarar vermeyen adama deli deniyorsa” zora geldi mi vücuduyla “8” çizmeyen zaten anormaldir. Dedim ya normalin konforu. En güzeli, mis...

Sevince onun gülümseyişi değil kol düğmesinin asaleti, bluzunun zarafeti canlansın gözünüzde. Fizibilite raporu tutmadan, artıları eksileri ortaya dökmeden, yönetim kuruluna brifing vermeden sakın aşık olmayın.

Hadi es kaza aşık olduğunuzu sandınız, aroması ve şekeri biten sakız gibi atma zamanı gelmişse suçlayıcı “mihenk” taşlarınızı geçmişten birer birer çıkarın, bulun, kafasına kafasına atın. Başkaları o taşları mecazdan ibaret sanacaktır. Ki mecaz, masumlaştırmak için yok mudur? Ayrıca nasıl olsa “Benerci’nin kendini niçin öldürdüğünü” bir şairden başka merak eden olmadı.

Acılarınızın raf ömrünü bir dostunuzla sohbetin hafifleticiliği değil; melodramdan olma banal gerilimden doğma dizi replikleri, evlilik programı yorumcuları, “uzman görüşü” denince ilk akla gelen medyatik profesörler, çikolata reklamları, o gün zaferinizi ilan ettiğiniz rakip, sırf size çay getirdi diye köle pazarından satın aldığınızı sandığınız ve aşağıladığınız garson, ötekilerin üzerinden denediğiniz hazlar belirlesin. Yoksa gerçekten üşütürsünüz ve normalin konforu sadece bir hayal olur.

Haa bu arada... Bu kadar lafa bir ricayı hak ettim sanırım. Karşıdakini incitmek için otomatik olarak başvurduğunuz şu “hayvanlar alemi” benzetmelerinden ne olur vazgeçin artık. Artık devekuşları isyan etmek üzere bu kadar hakaret malzemesi olmaktan. Timsahlar desen gözyaşlarının bu kadar dolgu malzemesi yapılmasından kaynaklı bizi boğacaklar. Klişe, oturma grubu kadar yer kaplayan bir vitrin gibi her zaman baş köşededir ama koltuk kadar işe yaramaz. O yüzden sadede gelin, gelelim... 

Not: Kızgınlıklar toplamıdır, bir nevi iç dökmedir. Tek bir kişi ve kurum olarak algılanırsa tarafımdan "hayal ürünü" damgasını yiyecektir. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder