21 Temmuz 2012 Cumartesi

Her göçen yalnızdır...

Bir Robert Capa fotoğrafı
Herkes onu dünyanın en ünlü savaş fotoğrafçısı olarak bilir. Ben de öyle bilirim ama bilmekle hissetmek farklıdır ya bazen. Kuru maceracılığa kapılmadan, henüz 41 yaşında Vietnam'da bir mayına basarak hayatının sonlanabileceği ihtimaline rağmen deklanşöre basabilmek, savaşı yaşayan insan yüzlerini gayri resmi tarih yazımının yazısız kanıtları haline getirecek kadar hayatı damıtabilmek sadece saygı duyup geçilecek bir uğraş değildir elbet. 
Ama beni
m hissettiğim o göç fotoğrafçısıdır. Ki göç en aleni mahremiyettir. Bazen terkettiğiniz veya koparıldığınız yerden giderken ne yüzünüzdeki hüznü saklayabilirsiniz, ne de çantalarınıza sığmayan öte beriyi. O öte beri dedikleriniz hayatınız hakkında ne ipuçları verir bir bilseniz...

Bazen valizin bile fazla "sosyete" kaldığı, poşete sarılmış bir uddur göçen. Konforuna en düşkün "yük"tür enstrüman. O yüzden ya koltuğunuzun altında, ya bacaklarınızın arasında, ya kucağınızda ya da başınızın hemen üstündeki bölmede sürekli göz temasınızla seyahat etmek zorundadır. Çünkü yoldaştır ezgiler ve her göçen dünyanın en yalnız insanıdır aslında. Göçebeler gidecekleri yerin heyecanlandıran hayaliyle değil bıraktıklarının hüznüyle anılır bu yüzden. Göçebe, göçer ister deve sırtında olsun ister uçakta "business class"ta; o ana kadar sabit durduğu "noktaların" aslında yolu oluşturanlar olduğunu anladıkça daha yalnızlaşır. Göç burada başlamıştır... İyi yolculuklar... 

1 yorum:

  1. Gitmek cesaret ister. Gidecegin yer neresi olursa olsun. Sevdiklerinle arana mesefe girince. Varış yerinin hiç bir anlamı kalmaz.

    YanıtlaSil