Bir koridordan geçer, bir kapıyı aşar, bir odaya girersin ya hani.
Dalgın süzersin etrafı. Az önce
aklında olan şeyi almak için gelmişsindir de bakınır kalırsın. Bu boş bakışların nedeni bellidir. Oraya almak için geldiğin şeyin ne olduğunu unutmuşsundur...
“Neydi, neydi?” diye
bulmaya çalışırken genellikle ilk iş oradakilere şöyle bir bakmak olur. “Aradığım
bu olabilir mi” diye düşünmek bir yere götürmez seni. Neden buraya geldiğini değil nereden buraya
geldiğini bulursan işlerin daha kolay olacağını akıl edersin...
Aslında bir nevi
uyku halidir o kısa an. Fazla konsantre olmaya üşenmenin acemi bir yansıması
denecek kadar basit bir durum değildir bu. Kısa sürede unutmanın hem hafifliği hem ezikliğidir.
Neyse, o kayıp orada kalarak hatırlanamayacaksa, el mecbur oradan çıkar yeniden geldiğin yere bakmak istersin. O anı belki yeniden
yaşayıp hatırlamak ve ne aradığını bulmak için yine aynı yere, başa dönersin.
Artık
“aradığını bulmak”tan çıkmıştır iş. Üstüne üstlük “ne arıyordum da buraya
geldim” demeye başladıysan işler sarpa sarmıştır.
Bazıları ne aradığını bulur ama o bulduğuna ulaşamaz...
Bazıları ne
aradığını bulduğunu sadece sanar. O yanlış “buluntuyla” ayrılır odadan ki bu
hikayenin en mutlusu onlardır... Tabii yanlış ortaya çıkana kadar...
Bazıları ise aradığı şeyin ne olduğunu da
hatırlar, hatırladığını da bulur. Gel gelelim mutluluk o “buluş”a kadardır. Sanıldığı gibi asla hikayenin en mutlusu onlar olamaz... "Objet petit a" diye bir şey vardır çünkü... "Ulaşılmaz arzu nesnesi" diye tarifler Lacan. Ulaştığında yok olan...
Geri
kalan bazıları mı? Onlar “ne aradığını” sormaktan vazgeçer, “ne aramadığını”
bulur. Arar, durur… Ne aramadığından bile emin değillerdir ki bu hikayenin en beceriksizi bunlardır. Ve tabii en mutsuzu...
aranılan nesneyle arayan objenin diyalektik ilişkisi üzerine hoş bir deneme olarak görünse de her bulunanın aranacak yeni şeyler ortaya çıkardığı varsayımı altında yersizliği bir yana alt metni itibariyle öznel olarak zararlı sayabileceğim bir bakış açısıdır. ki şahsı nazarımda ne aramadığını bulan kişinin kıymeti harbiyesi tartışmasız, mutluluğu ise daimdir.
YanıtlaSilbazen diye başlayan cümlelere inat; ve noktalı virgülü pervasızca kullanan hoyrat ve üstten ifadeyle; ve daima ne istemediğini bilenler mutlu olacaktır ne istediğini bilmeyenler ise mutsuz, tecrübeyle sabit.
ve dahi hayattaki en büyük buluşunun en büyük yanılgısı olduğunu idrak edenlerdir aslında ne aradığından habersiz at gözlükleriyle dünyaya bakanlar.
demem o ki aydın kişi; ulaşılmaz arzu meselesi dediğimiz ve benim bu yazıyı okumakla öğrendiğim kalıp, velev ki lacan dahi söylemiş olsa, bulunanın sürüklediği yeni arayışlar değilse ilkel atalarımız üzerine yemin ederim ki bizler onlardan daha iptidai kalmalıydık.
saygılarımla.
çünkü...
aranılan nesneyle arayan objenin diyalektik ilişkisi üzerine hoş bir deneme olarak görünse de her bulunanın aranacak yeni şeyler ortaya çıkardığı varsayımı altında yersizliği bir yana alt metni itibariyle öznel olarak zararlı sayabileceğim bir bakış açısıdır. ki şahsı nazarımda ne aramadığını bulan kişinin kıymeti harbiyesi tartışmasız, mutluluğu ise daimdir.
YanıtlaSilbazen diye başlayan cümlelere inat; ve noktalı virgülü pervasızca kullanan hoyrat ve üstten ifadeyle; ve daima ne istemediğini bilenler mutlu olacaktır ne istediğini bilmeyenler ise mutsuz, tecrübeyle sabit.
ve dahi hayattaki en büyük buluşunun en büyük yanılgısı olduğunu idrak edenlerdir aslında ne aradığından habersiz at gözlükleriyle dünyaya bakanlar.
demem o ki aydın kişi; ulaşılmaz arzu meselesi dediğimiz ve benim bu yazıyı okumakla öğrendiğim kalıp, velev ki lacan dahi söylemiş olsa, bulunanın sürüklediği yeni arayışlar değilse ilkel atalarımız üzerine yemin ederim ki bizler onlardan daha iptidai kalmalıydık.
saygılarımla.
çünkü...
(not: yazınızı kaldırın ya da yorumumu yayınlayın. sizin gibi bir basın emekçisine en son yakıştırılacak şeydir sansür.)
benim açımdan da hayli karmaşık bir yazıydı. üzerine kafa yorup yanıt verme nezaketinde bulunduğunuz ve düşünmediğim bir açıdan bakmamı sağladığınız için teşekkür ederim. ayrıca sansür de söz konusu değil. nadir kontrol ettiğim ve e-postada da gözümden kaçtığı için yorumlarınızı görmedim. zira görür görmez de paylaştım. gecikme için özür dilerim.
YanıtlaSil